
Aslında daha ortada pandemi yokken, yıllar önce oluşmuş önemli bir uzaktan eğitim sistemi var. Açıköğretim, Anadolu Üniversitesi bünyesinde yer alan geniş yelpazeli bir uzaktan eğitim sistemi... Bir zamanlar mektupla, televizyonla, özel kurslarla bu eğitimin devamlılığı sağlandı. Günümüzde bazı eksiklerine rağmen elektronik ortamdaki başarısıyla pandemi döneminde pek çok üniversite için model teşkil etti.
Uzaktan eğitim, toplumun dijital dönüşümü açısından önemli bir aşama... Dünyada da kimi üniversiteler pek çok bölüm için uzaktan eğitim seçeneği sunuyor. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim sistemi kapsamında çok uzun zamandır, iktisat, işletme, kamu yönetimi, maliye gibi bölümler yer almakta... Ön lisans olarak ise pek çok alan var. İlahiyattan radyo televizyon yapımcılığına kadar çok fazla bölüm söz konusu... Elbette çoğu bölüm için staj ya da diğer uygulama modelleriyle tatbik imkanı yok. Eksiklik burada ve eğitimi alan kişinin beklentisine göre tamamlanması zor bir konu değil.
Şimdi gelelim yazının yazılmasına sebep tartışma konusuna... Anadolu Üniversitesi açıköğretim sistemine Psikoloji'yi de ekledi. Hem de lisans düzeyinde... Bu durum halihazırda örgün olarak Psikoloji okuyan ya da akademik düzeydeki uzman kişiler tarafından tepkiye neden oldu. Tepkilerden bazıları şöyle: Psikoloji gibi önemli bir alan uzaktan eğitimle öğrenilemez. Saha çalışması, tezler, ödevler vs. olmadan, uzmanlıkla ilgili klinik çalışmalara katılmadan, staj yapmadan bu meslek yapılamaz. Bu yapılan, konunun istismarını kolaylaştıracaktır.
Özetle yukarıdaki gibi tepkiler var. Haklılık payı olsa da haksız yönlerine değinmek gerek. Örneğin zaten pek çok bölüm şu an bu sistemde yer alıyor. İktisat'ı, Sosyoloji'yi, Felsefe'yi, Edebiyat'ı bu sistemde okuyabilirsiniz. Edebiyat bitirdikten sonra aldığınız altı aylık formasyonla öğretmen de olabilirsiniz. Eğitimin tek başına yeterli olmadığında hemfikirsek zaten örgün öğretimi çok iyi üniversitelerde bile bitirseniz, kendini geliştirmediğiniz hiçbir eğitim sizi sadece mezuniyetle meslekte yeterli kılmaz. Dolayısıyla eğitimi nasıl alırsan al, yanında daha fazlası için çaba göstermezseniz, Harvard bitirseniz ne fayda!
Kaldı ki Açıköğretim'in sunduğu harika bir fırsat var; benim gibi farklı alanlarda bilgi kazanmak, kendini kültürel olarak geliştirmek için okuyan insanlar için ikinci üniversite fırsatı... İlk ikinci üniversite fırsatını çocukluk hayalim Radyo ve TV Programcılığı bölümüyle yakaladım. Bu yıl bitirdim. Şimdi üçüncüye göz diktim. O da -eğer başıma bir şey gelemeyecekse- psikoloji. Bundan mezun olduğumda nasıl bir radyo tv programcısı için tehdit ya da mesleki gerileme sebebi değilsem, yine aynı şekilde olacak. Çünkü herkesin bildiği gibi mesleki olarak yeterlilik sadece diplomayla mümkün değil. Bu diplomanın hangi koşullarda alındığının bir önemi yok. Ayrıca bölümü tercih edeceklerin çoğu da benim gibi üniversite sınavına çalışmaya zamanı olmayan, kazara kazansa bile örgün öğretime de zaman ayıramayacak kişiler olacaktır.
Konunun istismara açık olduğunun farkındayım. Ortalıkta çok fazla "psikolog" etiketli insan dolaşacak. O da ayrı bir tartışma konusu... Ancak bunun beni üçüncü üniversite adımım olarak Psikoloji'yi seçmekten alıkoyacağını sanmıyorum.
コメント