top of page

Ses

Ses katı, sıvı, gaz ortamlarda oluşan mekanik düzensizlik neticesinde maddedeki moleküllerin titreşimi sonucunda oluşan bir enerji türüdür. Frekans ise bir saniye gibi bir zaman diliminde bu titreşimlerin hangi sıklıkla tekrarlandığının ölçümüdür. İnsanlar 20 ile 20.000 Hz (Hertz) frekans aralığındaki sesleri duyabilir, doğamız gereği duyamadığımız frekans aralıkları da vardır. Henüz anne karnında 9 haftalıkken kulaklarımız oluşmaya başlar, 18 haftalıkken duymaya yani titreşimleri algılamaya başlarız, işte bu titreşimler sesin ta kendisidir.

25 - 26. haftalarda ise seslere tepki vermeye başlarız. Anne karnındaki dönem önemli çünkü hem kendi küçük kalbimizin ritmi, hem de hemen üzerimizdeki koca kalbin ritmik sesleri bize pozitif titreşimler hissettirir. Yakınınızdaki sevdiğiniz insanın göğsüne kulağınızı dayayıp dinlerseniz aynısı olmasa da benzerini hala hissedebilirsiniz. İlk kez 16 haftalıkken hıçkırarak ses çıkarırız, tabii nefes borumuz su ile dolu olduğu için bildiğimiz hıçkırık sesi değildir bu, 27 haftalıkken de ağlayabiliriz ama yine bildiğimiz şekilde ses çıkararak değil. Doğumdan sonra daha farklı sesler çıkarmaya başlarız fakat anlam ifade eden hallere dönüşmesi için uzun bir süre kendimizi geliştirmemiz , bolca ağlamamız ve ebeveynlerin bu ağlama hallerinden anlamlar çıkarmaya çalışmasını beklememiz gerekiyor :)) Tabii anlamlı ifadeler için öncelikle etrafımızdaki sesleri kavramamız gerekiyor, konuşmaya başlamadan önce etrafımızdaki seslerin anlamlarını anlamalıyız. Taklit etmeye çalışarak zaman içinde anlam ifade eden ses topluluklarına, kelimelere ve nihayet cümlelere dönüştürürüz. Bu cümleler aynı dili kullanan insanlarla anlaşmamız için bir aracıdır. Birleşmiş milletlerin verilerine göre dünyada 7000 - 8000 civarı farklı dil mevcut ama sadece insanların değil hayvanların, bitkilerin, denizin, rüzgarın, dağın, taşın, hatta koca küremizin içinde olduğu galaksinin ve nihayetinde tüm evrenin sesi, sesleri ve yavaş yavaş anlıyoruz ki tüm bu seslerin de kendi içlerinde anlamları var. Duyduğumuz ya da hayat verdiğimiz sesler huzur vesilesi olduğu gibi korkuya, heyecana, neşeye ve bilumum duygu haline, içinde bulunduğumuz ruh halinin derinleşmesine ya da değişmesine de sebep olabilir. Bu da sesin gürültüsü (desibel), tonlaması ve pek tabi seslerin bir araya gelip ortaya çıkardığı anlamlar ve onları kavrayışımızla ilgilidir. Bahsetmeden geçemeyeceğim: geçmişte (ve günümüzde) diktatörler seslerinin desibelini yüksek tutarak halka hitap etmiş ve konuşurken kendileri dışında herkesi suçlamışlardır. Bir diktatör elbette öncelikle kendisinden korkulmasını isteyecektir fakat içten içe korkan her zaman kendisidir. Diktatör olmayan insanlar da hem korktuklarında hem de korkutulduklarında yüksek desibelli sesler çıkartırlar tabi :)) Gelelim duygu, düşünce ve imgeleri tek sesli ya da çok sesli olarak anlatma sanatına. Ses tellerimizin ya da saz tellerin titreştirilmesi, deri ya da madeni levhaların titreşmesi ve havanın dudaklar tarafından titretilmesi vasıtası ile ortaya çıkardığımız sesleri bir arada ya da yalnız başına değerlendirerek ortaya çıkardığımız üretim. Müzik!

Koca evrendeki bir kum taneciğinin üzerindeki toz taneleri olarak, varoluşumuza göğsümüzde ritmimiz ile başlarız. Duygu durumumuz, ruh halimiz değiştikçe kalp atışlarımız da değişir. Konuşmak yerine sessiz bir şekilde işaretlerle kendimizi anlatabileceğimiz gibi yine konuşmadan enstrümanlardan çıkardığımız sesler aracılığı ile de kendimizi ifade edebilmeyi öğrenmiş ya da böylesi bir ifadeyi duyarak anlayabilecek kapasiteye erişmiş varlıklarız. Hayal gücümüz ve taklit yeteneğimizi öylesine geliştirmiş ve yaratıcılığımızla birleştirip müziğe dönüştürmüşüz ki, sayesinde artık neredeyse tüm duygu hallerimizi kulaklarımıza taktığımız kulaklıklar aracılığı ile yaşayabilir, kendi ritmimizi belirleyebiliriz. Gelişen teknolojimiz sayesinde koca orkestralarda onlarca insanın bir araya gelip hayat verdiği eserleri cep telefonumuzun minicik bir köşesine sığdırabilir, dünyanın farklı yerlerinden müzikleri telefonlarımızda , bilgisayarlarımızda dinleyebilir, farklı kültürler tanımaya hatta farklı diller öğrenmeye başlayabiliriz. Belki bir enstrüman çalmayı öğrenerek kendimizi müzik dili ile, evrensel bir dille ifade edebiliriz. Belki de kimi zamanlar gözlerimizi kapayıp etrafımızdaki seslere odaklanabiliriz çünkü gündelik hayatın içinde farketmediğimiz onlarca ses var. Konuşma Sonu


Bir mesaj yaz...

85 görüntüleme3 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page